Verimlilik ve sürdürülebilirlik açısından oldukça keyifli bir yıl geçirdim. Okuduğum kitaplar içerisinde en keyif aldığım 23 kitaba dair notlarımı aşağıda bulabilirsiniz.
İçeriğin çok uzun olmaması için bu gönderide 12 tanesini, sonraki gönderide ise 11 tanesini paylaşıyor olacağım.
Her birini tavsiye ederim.
1) Atomik Alışkanlıklar – James Clear (2018)
Pegasus Yayınları – Sevinç Seyla Tezcan (Çevirmen)
Küçük Değişiklikler Büyük Sonuçlar
- Alışkanlıklar kendini geliştirmenin bileşik faizidir. İki kenarı keskin kılıçtır. Lehine ya da aleyhine işleyebilirler.
- Küçük değişiklikler genellikle siz kritik bir eşiği atlayana kadar herhangi bir fark yaratmıyormuş gibi görünür.
- Her türlü bileşik sürecin en güçlü sonuçları geç alınır. Sabır önemlidir.İnsan davranışları “En Az Çaba Yasası“na dayanır. Doğal olarak en az çaba gerektiren seçeneğe yöneliriz. Alışkanlıklar + Kasıtlı Pratik = Ustalık ortaya çıkarır. Başarı şansını maksimize etmenin yolu doğru bir rekabet alanı seçmektir. Beynimiz yeterli pratikle, belli sonuçların habercisi işaretleri bilinçli olarak düşünmeden yapar.
Meraklı Olmak, Akıllı Olmaktan İyidir.
Davranışı Harekete Geçiren Zekâ Değil Arzudur.

2) Yalın Startup – Eric Ries (2011) – Sürekli İnovasyon Nasıl Başarı Sağlar?
Startup, olağanüstü belirsizlik şartları dahilinde yeni ürün ve hizmetler geliştirmek için dizayn edilmiş beşeri bir kurumdur. Startup, fikirleri ürünlere dönüştüren bir katalizördür.

Strateji varsayımlara dayanır. Büyük çoğunluğu bir tür örneksemedir. Tipik bir iş planında varsayımlar sıradandır. Bunlar geçmiş endüstriyel tecrübelerden oluşan gerçekler veya basit çıkarımlardır.
Rakamlar etkileyici olabilir, ama girişimleri her zaman göstergelerin de insan olduğu konusunda uyarırım. Bir şirketle müşterileri arasında ne kadar çok ilişki katmanı olursa olsun, günün sonunda, onlar da nefes alan, düşünen ve satın alan bireylerdir. Davranışları ölçülebilir ve değiştirilebilir.
Tüm girişimciler başarılı bir ürün geliştirmek için ilerledikleri yolda, öncelik vermelerini gerektiren bir zorlukla karşı karşıya kalır: Ne zaman pivot edilecek? Ne zaman mevcudu korumak gerekecek? Kararını vermek.
İnovasyon muhasebesi önemlidir.
Sistemi İlk Sıraya Koymak : Bazı Tehlikeler
Önümüzdeki zorluk modern kuruluşların yöneticilerini sistemi ilk sıraya koymaları için ikna etmek. Ancak, Taylorizm’in bizim için kıssa rolü üstlenmesi gerekiyor. Yeni fikirleri daha genel bir kitleye sunarken geçmişin derslerini öğrenmemiz önemlidir.
3) Hakikatin Anlamı & Pragratizm’in Devamı – William James (2021)
Hep aynı şeyi hissetmek, hiçbir şey hissetmemekten farksızdır.Bilginin mümkün olduğu her yerde hakikat mümkündür
Pragmatistler hakikatten bahsettiklerinde özellikle fikirler hakkında bir şeyi, yani onların işleyebilirliklerini kast ederken, pragmatist karşıtları hakikatten bahsederken sık sık nesneler hakkında bir şeyi kast etmektedirler.
Bir hakikat yasasının tüm yaptırımları, deneyimin dokusunda yatar. Mutlak olsun ya da olmasın, bizim için somut gerçek her zaman çeşitli deneyimlerimizi en kârlı şekilde birleştiği düşünce biçimi olacaktır.
Hakikat esasen iki şey arasındaki ilişkidir, bir yanda bir fikir, diğer yanda fikrin dışındaki gerçeklik.
Pragmatizm hakikatin ne olduğu değil yalnızca ona nasıl ulaşılabildiğini açıklar
Düşüncemizin ana biçimleri, öznelerin yüklemlerden ayrılması, olumsuz, varsayımsal ve ayrıştırıcı yargılar salt insan alışkanlıklarıdır.
Kendi varoluşuna sahip olmak gerçekliğin rolüdür; sayısız doğrulama yoluyla “temasa” geçmek ise düşüncenin rolüdür.
4) Yeni Atlantis – Francis Bacon (2021)
“İnsanın doğası hem kölesi hem de yorumcusudur. “
“Dürüst olmayan insan kendisine saygısını kaybeder; ve derler ki, Tanrı’dan ve dinden imandan sonra bütün kötülüklerin en güçlü dizginleyicisi, insanın kendisine duyduğu saygıdır.”
“Kuruluşumuzun amacı doğadaki şeylerin nedenleri, gizli devinimleri ve derin anlamları hakkında bilgi sahibi olmak ve insanın hâkimiyet alanının sınırlarını genişleterek mümkün olan her şeyin sırrına erişmektir.”
“İnsanın nefsine hakim olmasını sağlayan başlıca şey onun kendisine saygısıdır.”
5) Neden Müzik Dinleriz? – Fırat Kutluk (2022)
Müziğin insan yaşamındaki olağanüstü yeri, neredeyse her akademik disiplinin müzik üzerine çalışmasına neden olur. Müzik dinlemek, başı başına inanılmaz yoğun bilişsel ve duygusal anlarla birlikte yaşanır. Aynı şey performans için de geçerlidir.
Müziği dinlemenin oldukça farklı ve hayal bile edemeyeceğimiz biçimlere dönüştüğünü görüyoruz. Hız inanılmaz ve bu hıza anında ayak uydurduğumuz açık. Sürekli yeni ses biçimleri bekliyoruz, yeni türler birbirini izliyor, yeni ses donanımları arıyoruz; ses kaynaklarından hoparlörlere varıncaya değin.
Beğeni ve sosyal sınıf ilişkisi, Bourdieu’nün 1978’de yaptığı çalışmayla müzik yazınına girer. Bourdieu, ‘Ayrım, Beğeni Yargısı’nın Toplumsal Eleştirisi’ başlıklı kitabında müzik beğenisinin sınıfsal kimliğin en önemli belirtilerinden biri olduğunu savunur.
Toplumsal tabakalaşmadaki temel ayrım, artık seçkin ile kitle arasında değil, daha çok kültürel olarak omnivor ile ünivor (tekçil) olanlar arasındadır.
İçinde yaşadığımız çağda düşünceye, kültüre, kitaba ve üniversiteye verilen anlam ve değer, hiç bir dönemde olmadığı kadar sıradanlaştı ve asıl anlamlarını kaybederek ekonomik birer araca dönüştürüldü. Asıl korkutucu olan, bu durum açıkça istendi ve kutlandı. (Frank Furedi – Nereye Gitti Bu Entelektüeller kitabından alıntı)
Müziği tanımlamanın çeşitliliği, bir anlamda ortak bir tanımın olmaması, beğeniyi tanımlamadaki güçlüğü beraberinde getirir. Tarih boyunca yapılan tüm müzik tanımlarının ortak yanı ise güzel, estetik, hoş gibi ifadeleri barındırmasıdır. Buna müziğin yararlı olması eklenir.
6) Hızlı ve Yavaş Düşünme – Daniel Kahneman (2011)
Farklı Düşünme Süreçleri: İnsan zihni, anlık tepkilerden sorumluluğu üstlenen bir düşünme sürecinden, daha derin ve çaba gerektiren bir analiz sürecine hızla geçiş yapabilir.
Anlık Tepkilerin Tuzakları: Hızlı düşünme, genellikle insanların güvendiği bir süreç olmasına rağmen, bu yaklaşımın hatalara ve basit yanılgılara yol açabileceği anlatılır.
Derinlemesine Düşünme ve Bilinçli Kararlar: Daha yavaş düşünme süreci, bilinçli kararlar almak için gereken analitik düşünmeyi sağlar. Bu süreç, karar verme süreçlerini daha etkili hale getirebilir.
Kısayollar ve Önyargılar: Kararlar alırken sıkça kullanılan sezgisel kısayolların (heuristikler) ve bu kısayolların neden olduğu yaygın önyargıların anlaşılması önemlidir.
Günlük Hayatta Bilinçli Kararlar: Pratik ipuçlarıyla donatılmış bir yaklaşım, insanların günlük hayatta daha bilinçli kararlar almalarına yardımcı olabilir. Bu, hızlı ve yavaş düşünme süreçlerini dengede tutma ve daha sağlıklı kararlar verme becerisini geliştirmeye odaklanır.
Düşünce Hızının Farkındalığı: Kitap, hızlı düşünme ve yavaş düşünme arasındaki dengeyi sağlamanın önemini vurgular ve bu süreçler arasındaki geçişin bilinçli bir şekilde farkında olmayı gerektirir. İnsanlar, hangi düşünme sistemini kullandıklarını anlayarak daha bilinçli kararlar alabilirler.
Karar Almada Esneklik ve Uyum: Zamanla değişen koşullar altında etkili kararlar almak için hızlı ve yavaş düşünme sistemlerini esnek bir şekilde kullanmak önemlidir. Bu, çeşitli durumları değerlendirmek ve doğru kararları almak için gereken esnekliği sağlar.
Sistem 1 : İzlenimler, Duygular ve Eğilimler üretir
Sistem 2: İnançlar, Tutumlar ve Niyetlere’e dönüşür
7) Dürtme – Richard H. Thaler & Cass R. Sunstein (2008)
Şüphe duyuyorsan çeşitlendir, anlayışıdır bu. Yani açıkça, “Tüm yumurtaları aynı sepete koyma.”
“İnsanlar deneme yaparken kendi yollarını bırakıp başka yollar denemezlerse alternatifleri asla öğrenemezler.”
İnsanlar dürtülebilir, uyarılabilir varlıklardır. Seçimleri hayatlarının en önemli kararlarında bile standart bir ekonomik çerçeveye sığdıramayacağımız şeylerden etkilenebilir.
ABD vatandaşlarının neredeyse üçte ikisi aşırı kiloludur. İşveren desteğine rağmen hâlâ pek çoğu zaman yaratıp şirket emeklilik planına katılmak için hamle yapmaz. Bunlara baktığımız zaman çok sayıda insanın dürtme politikalarından istifade edebileceğini görürüz.Aslında kimse size, sandığınız kadar dikkat etmez.
Bazen piyasalarda ve politikalarda görülen büyük sosyal değişimlerin küçük bir sosyal dürtme sonucu meydana geldiği görülür.
İnsanlar objelere belirli değerler atfetmezler. Bir şeyden vazgeçmek zorunda olduklarında, aynı şeyi alırken duydukları sevincin iki katı üzülürler.
8) Yöntem Üzerine Konuşma – René Descartes (2021)
Zira iyi bir zihne sahip olmak yeterli değildir, esas olan onu iyi kullanmaktır.
İnsanlardaki “Sağduyu” dünyada paylaşılmış en güzel şeydir
Öğüt vermeye kalkışanlar kendilerini öğüt verdikleri kişilerden daha ehil buluyor olmalıdırlar…
Üçüncü kuralım , kader yerine kendimi yenmek, dünyanın düzeninden çok kendi arzularımı değiştirmek ve genel olarak düşüncelerim dışından gücüm dâhilindeki hiçbir şeyin var olmadığına inanmaktı.
Düşüncelerimizin temelinde yatanın, herhangi bir bilgiden çok âdetler ve görenekler olduğu sonucuna ulaştım.
İnsan bir şeyi başkasından öğrendiğini, kendine öğrendiği bilgi kadar iyi kavrayıp benimseyemez.
9) Siyah Kuğu – Olasılıksız Görünenin Etkisi – Nassim Nicholas Taleb (2007)
Kim daha değerlidir? Savaşı engelleyen politikacı mı? yoksa yeni bir savaş başlatan (ve şans eseri kazanan) mı? Bilmediklerimizin değerinden bahsederken gördüğümüz ters mantığın aynısıdır bu: önlemin tedaviden daha gerekli ve önemli olduğunu herkes bilir, fakat önlemler pek ödüllendirilmez.
Tek bir ölüm trajedidir; bir milyon ölüm ise istatistik” İstatistiklere suskun kalırız.
Hep birlikte yanlış yolda yürümek, yalnız başımıza doğru yürümekten daha fazla işimize gelir.
İlkel bir dünyada, anlamlı olan sansasyoneldir. Bu fikri bilgilenme sürecimize uygulayabiliriz. Çevremizdeki dünyaya dair bilgi edinmeye çalıştığımızda kendimizi biyolojimizin rehberliğine bırakırız ve dikkatimiz kendiliğinden sansasyonel olana kayar, anlamlı olana o kadar ilgi göstermeyiz.
Louis Pasteur’ün deyişinin izinden gidiyordu. Pasteur, “Şans hazırlıklı olanların yüzüne güler.” demişti ve tüm büyük kâşifler gibi raslantısal keşiflerin ayırdındaydı. Kendini azami düzeyde açık tutmanın en iyi yolu, araştırmayı sürdürmektir.
Karmaşık ekonomi zaten bir kaldıraç biçimidir. Verimliliğin kaldıracıdır. Bu sisteme borcu da katmak şiddetli ve tehlikeli sallanmalar yaratır ve hataya yer bırakmaz. Kapitalizm geçici hevesleri ve balonları önleyemez. Hisse senetlerinin balonları hafif çıkmıştır; borç balonlarıysa insafsızdır.
10) Merak – Bilim Nasıl Her Şeyle İlgilenir Oldu ? – Philip Ball (2012)
“Arılar bizlere mimariyi ve monarşiyi, karıncalar sanayiyi ve demokrasiyi, örümcekler ev idaresini öğretebilir.”
Felsefe sadece iki şeye dayanır: merak ve görme bozukluğu… Sorun, görebildiğimizden daha fazlasını bilmek istememizdir.
İnsanın matematiksel bilimlerden veya matematiksel bilimlerle alakalı bilimlerden herhangi birini uygulayamadığı yerde kesinlik yoktur… Matematiğin üstün kesinliğini her kim reddederse kafa karışıklığından beslenmiş olur ve sınırsız şarlatanlıklara yol açan içi boş bilimlerin çelişkilerini asla susturamaz (Leonardo Da Vinci’den alıntı)
Belki bin adet başka dünya uzanıyor bizden uzakta ve gözyüzünde saklı, onun ışınlarıyla aydınlanıyor ve şefkatle besleniyor – John Dryden, Eleanora (1692)’den alıntı
CERN’de çalışan fizikçiler ne aradıklarını çok iyi biliyor. Peki bu araştırma ne ölçüde merak tarafından yönlendiriliyor?
Ruhumuzu uyandırmak için hayal gücümüzü kandırmamız ve yeni bir bakış açısıyla düşünmek istediğimiz konuyu içimizde bir süreliğine hayret uyandıracak şekilde sunmamız şarttır (Malebranche’den alıntı)
İnsanın neyi bilmesi veya sorması gerektiğine yönelik bu tür kısıtlamalara çok az sayıda kişi meydan okumuştu. Bu meydan okuma sonucunda da kaçınılmaz olarak sapkınlık, dine küfür ve büyücülükle suçlandılar.
11) Deneyime Aldanmak – Emre Soyer & Robin M. Hogarth (2020)
1999 yapımı Matrix filminde ana kahraman Neo, onu bekleyen geleceği öğrenmeyi umarak Kâhin’i ziyaret eder. Odaya girdiğinde Kâhin ona vazoyu dert etmemesini söyler. Bu beklenmedik uyarı, Neo’nun aniden dönerek etrafına bakmasına, bu sırada bir vazoya çarpmasına ve onu kırmasına neden olur. Kahramanımız özür diler ve Kâhin’e bunu nasıl tahmin ettiğini sorar. “Aklını karıştıracak asıl soru şu,” der Kâhin ve ekler, “ben bir şey demeseydim, yine de vazoyu kırar mıydın?”
“Fikirlerimiz bizi çevreleyen dünyadan öğrendiklerimizden etkilendiği için aslında hiçbir şey tamamen özgün değildir. Sürekli olarak, bilerek ya da farkında olmadan farklı düşüncelerden esinleniriz.” (Adam Grant – Originals kitabından alıntı) Grant, bu sebeple, özgünlüğü “belirli bir alanda nispeten sıradışı olan bir fikri ortaya koyma ve geliştirme” olarak görüyor.
Geçmişte küresel ekonomik kriz yaşadığımız gerçeği, bir daha benzer hatalar yapmayacağımızı garanti etmiyor. Buna rağmen, bir süre kriz yaşanmaması, gelecekteki sıkıntılardan kendimizi korumak adına aldığımız önlemleri ve uyarı sistemlerini yürürlükten kaldırmaya daha istekli olmamıza neden olur.
Robert Meyer ve Howard Kunreuther – The Ostrich Paradox kitabından, Bir felaketten zarar gören bölgelerin, gelecekteki benzer risklere karşı yeterine hazırlanmadığına dikkat çekiyorlar. İncelenen birçok vaka, insanların aynı bölgede defalarca benzer felaketlere maruz kalıp, ölümcül sonuçlar yaşayabildiğini gösteriyor.
Sezgilerimiz ve kararlarımız günlük sakin deneyimlerimizi temel alır. Yavaş yavaş oluşan, varlığı hakkında pek ipucu vermeyen yerel ve kişisel felaketlere karşı da hazırlık zorlaşır.
Hayat bisiklete binmek ya da tenis oynamak gibi olsaydı, deneyimden çıkan dersler de büyük ölçüde güvenilir olurdu. Ne yazık ki hayat böyle değil. Birçok öğrenme ortamı kötü huylu ve deneyimlerimiz düşündüğümüz kadar güvenilir olmayabilir.
Bir dinozor olduğunuzu hayal edin. İsterseniz bir Velociraptor, Sauroposeidon, Triceratops, Stegosaurus veya Tyrannosaurus rex olun. Kemiklerinizde hissetmeye çalışın. Yeryüzünde, diğer canlılarla birlikte normal bir hayat yaşıyorsunuz – tehlikelerden kaçıyor, besleniyorsunuz. Deneyimleriniz size nasıl hayatta kalacağınızı iyi öğretmiş. Kolayca erişilebilen yiyeceklerin bulunabileceği yerleri rahatlıkla hatırlıyorsunuz. Etraftaki hangi yaşam alanının ne zaman hayatınız için tehlikeli olup olmayacağı konusunda bir fikriniz var. Aslında, deneyim çağlar boyunca size destek olmuş. Birçok yetkinlik DNA’nızda var. İçgüdülerinizin çoğu, türünüzün kollektif deneyiminin ürünü. Milyonlarca yıl boyunca atalarınız çevreye uyum sağlamış. Bu da hayatta kalmanıza yardımcı oluyor. Ama bir gün uykunuzdan uyanıyorsunuz ve bir şeylerin ters gittiğini hissediyorsunuz. Çevreniz, uyum sağlayamayacağınız bir hızla değişiyor. O ana kadarki deneyiminiz, sizi böyle bir değişikliğin mümkün olabileceği konusunda hiç uyarmamıştı. Sizin veya atalarınızın öğrendiği hiçbir şey bu yeni ortamda işe yarayacak gibi durmuyor. DNA’nızda yok. Kısa sürede hayat o kadar zorlaşıyor ki yaşamanızı sürdürmeniz imkânsız hâle geliyor. Türünüzün geri kalanı ve diğer birçok canlı ile birlikte yaşamınızı yitiriyorsunuz. Aslında bu duruma sebep olacak hiçbir şey yapmadınız. Ne bu durumu öngörebilirdiniz, ne de olanları önleyebilirdiniz.
12) Akıldışı Ama Öngörülebilir – Kararlarımızı Biçimlendiren Gizli Kuvvetler – Dan Ariely (2008)
- Çevremizde gördüklerimizi hep diğerleriyle ilişki içinde değerlendiririz. İzafiyeti anlamak kolaydır. Ama izafiyetin bizi sürekli yanıltan bir tarafı vardır. Şöyle: biz sadece şeyleri birbirleriyle karşılaştırma eğiliminde değilizdir; aynı zamanda kolayca karşılaştırılabilir şeyleri karşılaştırma eğilimi gösteririz-kolayca karşılaştırılmayan şeyleri karşılaştırmaktan kaçınırız.
- İlk kararlarımız uzun bir karar silsilesinde yankılanır. İlk izlenimler önemlidir; ister bize ilk DVD oynatıcımızın şu andaki benzer oynatıcılardan çok daha pahalı olduğunu hatırlatmakla, ister benzinciye yapılan her yolculuğu acı verici bir deneyim haline getiren, bir zamanla benzinin galonunun bir dolar olduğunu hatırlatmakla ilgili olsunlar. Bütün bu durumlarda yol boyunca karşılaştığımız ve bizi etkileyen rastgele, ya da o kadar rastgele olmayan çıpalar, ilk karardan çok sonra da bizimle birlikte olurlar.
- Ormanda devrilen bir ağaç etrafta onu duyacak kimse yoksa ses çıkarır mı ?
- Eğer rekabet akıldışılığı alt etmek için yeterli oluyorsa, spor karşılaşmarındaki kavgaları veya profesyonel sporcuların kendilerine zarar verici akıldışı davranışlarını ortadan kaldırmaz mı?
- Ne kadar çok şeyimiz olursa o kadar çok şey isteriz.
- Etrafımızı iyi, ahlaklı insanların kuşatmasını arzulayabiliriz ama gerçekçi olmak zorundayız. İyi insanların bile, zihinlerinin onları kısmen kör etmesine karşı bağışıklığı yoktur. Bu körlük, onların finansal ödüller yolunda kendi ahlaki standartlarını pas geçen hareketlerde bulunmalarına imkan tanır. İşin özü motivasyon, iyi ve ahlaklı olsak da olmasakta bize oyun oynayabilir.
Part II’de paylaşılacak kitap notları:
13) Nicolo Machiavelli – Prens
14) Nassim Nicholas Taleb – Antikırılganlık
15) Mete Han – Üç Ceket Karar Verme Yöntemi
16) Stephen R. Covey – Önemli İşlere Öncelik
17) Clayton M. Christensen – Yenilikçinin İkilemi
18) Robert B. Cialdini – İknanın Psikolojisi
19) Daniel Hamermesh – Zamanı Harcamak
20) Barry Schwartz- Bolluk Paradoksu
21) Robyn M. Davies – Rational Choice In An Uncertain World
22) Ahmet Hamdi Tanpınar – Saatleri Ayarlama Enstitüsü
23) Jonah Lehrer – Karar Anı
YAZAR : MERT MEHMET ŞENER